ayata @ birecikinsesigazetesi.com.tr


Reklam Alanı

Yok canım Jul Verne'inki gibi dünya turu değil,Nizip/İstanbul arası o kadar.
2008 Şubat.
Eniştemiz Hâkim Ahmet Özgan ve amcamız kızı Naime'nin oğlu Alper'in düğününe ailece katılacağız. 26 Nisan'a uçak biletlerini aldık ve hikâyemiz başladı.
Uçağın ismi antik Yunandan kalma, yolcu bölümüne girdik,yanında yiyecek içecek yasak, çeyrek litre su,dışarıda 50 kuruş, havaalanında 5 lira, anlaşıldı iki saat su içmeyecegiz.
Valizlerimizi yürüyen mahmil gibi bir yere koyduk,görevli:
-Amca paltonu da koy!..
Koyduk.
-Şimdi geç!..
Geçtim.
Makina diiiit dedi, geri çıktım.
-Amca cep telefonunu çıkar!..
Çıkardım.
Makine yine diiiit dedi.
-Amca ayakkabının bağını çıkar. (Onda da metal olabilirmiş.)
Çıkardım.
Makine çok huysuz, yine diiiit dedi.
-Amca pantolonun kemerini de çıkar.
Eyvah eyvah, sıra pantolona gelirse kötü.
Kemeri de çıkardım, makine bana kafayı takmış, yine diiiit dedi
Görevli genç adam:
-Amca, yanıma gel.
Elindeki mıçkıllezi her tarafımda dolaştırdı, gözlüğe gelince diiiit dedi, gözlüğün çerçevesi metalmiş.
-Amca bir daha gelirsen bunlara dikkat et .diye tembihledi.
Neyse, ayakkabımızın bağını, kemeri yerine bağladık .
Naylon tünel gibi bir yerden uçağa bindik, iki hostes, bir host bizi karşılayıp yerimizi gösterdi, uçağın koltuk aralığı çok dar, ayağım sığmadı, birkaç yolcu fazla almak için, koltukları sık atmışlar.
Neyse kemerlerimizi bağladık, eşimle ben sanki teker üstüne denk gelmişiz, sarsılıp duruyor.
Eniştem, kız kardeşlerim, yeğenim bizim arka sıralarda idi , onlara yakın bir kadının bebeği, uçak İstanbul'a inene kadar ağlayıp durdu .
Ön sıralardaki iki vatandaş, 125 desibellik ses tonuyla en arkadakileri bile dinletiyordu, uçağın koridoruna bir çuval un, iki tavuk koysalar tam köy otobüsü olacak.
Uçağın pilotu anons yaptı; Maraş, Kayseri, Ankara istikametinde gidecekmişiz. Adana Misis'te taze bazlama-ayran molası versek iyi olurdu.
Kayseri üzerinde sanki pastırma kokusu geliyor, o ara uçağın tekeri çukura düşmüş gibi sarsıldı, pilotumuz..
-Sayın yolcular, uçağımız türbülansa girdi, dedi antika uçakta pek inanmadım ya neyse.
Ankara'yı geçtik,epey sonra deniz göründü, Karadeniz üstü gidiyormuşuz, hostese dedim:
-Bacey, şele Bursa üstü getsek Uludağ'ı seyretsek...
-Olmaz amca, uçak rotasından çıkamaz.
Eh biz de Karadeniz'i seyrederiz.
Kaptan, iniş anonsu yaptı, kemerleri tekrar bağladık, İstanbul havadan çok şahane görünüyor.
Uçak güzel bir şekilde indi, yolcuların çoğu uçak durmasız ayağa kalkmış, sanki boğaz vapuru.
Valizlerimizi aldık,bu defa diiit eden makinadan geçmiyoruz,yeğenimiz bizi karşıladı, İstanbul'un havası da trafiği de bize torpil yapmıştı, hava güneşli trafik açık.
Amcamız kızının evine ulaştık, içeri girer girmez zılgıdı bastılar.
-Li li li liiiieeey, maşallah maşallah,sonu gelir inşallah!
Burası İstanbul'muş olsun ama biz Birecikliyiz, yeğenimiz evleniyor.
Akşam olunca, yemekler yendi, hepsi Birecik işi, sonra vurdular darbukanın dibine, zılgıtlar, maşallahlar, gecenin üçü olmuş haberimiz yok. Halamız Solmaz ve Eşi Sadettin Karaata'nın Sinanoba'daki evine gittik, üç gün orada kaldık, tam olarak ağırlandık, eh ev sahipleri eski toprak.
29 Şubat akşamı düğün, kız tarafı Trakyalı imiş, bol bol Roman havası çalıp oynadı, tabii bizimkiler halay çekti, güzel bir düğün oldu.
Devrisi gün, sevgili Müslüm Erçetin ve Müge Hobaplı bizi Beylerbeyi'nde boğaza sıfır, şahane bir lokantaya misafir ettiler.
Kardeşim Mahmut ve eşlerimiz ve 17 Birecikli dost, boğaz köprüsünün rengarenk ışıkları altında, unutulmaz bir gece.
Bir gün Kadir-Celal Fıstıkçı kardeşlere misafir olduk, bir gün Selahattin Kendirci kardeşimize.
Başka dostlarımız da davet etti, zamanımız uygun değildi.
Otobüsle döndük, uçak bizi kesmedi, yol üzerindeki şehirleri seyrederek gittik Adana Misis'te ayran içtik , bazlama yedik.
Unutulmaz bir hafta idi..
Değerli dostlar İstanbul'da ne gördüm biliyor musunuz...
Birecik'ten çocukken gidenler , hatta orda doğanların ADAMLIK -MİSAFİRPERVERLİK GENLERİNE İŞLEMİŞ, bunu tespit etmek çok güzel, İstanbul'dan mutlu dönüyoruz, teşekkürler İstanbul'daki Birecikli dostlara, teşekkürler Adam gibi adamlara.