ayata @ birecikinsesigazetesi.com.tr


Reklam Alanı

Türkiye'nin her tarafında ve tabii ki epey yüksek sayıda dostumuz, akrabamız, Birecikli hemşerimiz var. Bir ilçe kuracak kadar da İstanbul'da yaşıyor. Çocukluğunu, gençliğini Birecik'te geçirip de sonradan göçtüğü yerde bir ömür Birecik özlemini dile getirmemesi imkânsız gibi bir şeydir, orada yetişen çocuklar için bu geçerli değildir.
Geçende İstanbul'da yetişmiş bir yeğenimiz, babasını bu özleminAAe hafif bir tepki vermiş:
--Yahu babacığım, Birecik çok güzeldi, burada ne arıyorsun? Yok, oraya gidemiyorsan ne ah vah ediyorsun...
İstanbul'da doğmuş gence hadi anlat bakalım.
Yani bir matematik problemi olsa bu yaklaşım doğru da, insan yaşamında bu doğru değildir.
Renkler sadece siyah ve beyaz değildir, arada gri de var.
Hava yalnız soğuk ve sıcak değil, arada ılık da var.
Bütün maddeler katı ve sıvı değil, arada yumuşak olanda var...
Türkiye'miz gibi geri kalmış ülkelerde tarımda, hayvancılıkta, sanayide, eğitimde, sağlık hizmeti almada, iş bulmada birkaç büyük metropole bütün yatırımları yaparsan Ardahanlı da, Erzurumlu da, Vanlı da, Halfetili de, Konyalı da doğduğu yerde duramaz, göç etmek zorunda kalır.
İnsanlar, ''doğduğu yeri de'', '' doyduğu yeri de'' sevmek zorundadır, yoksa yaşayamaz.
Ben Birecik'i niye seviyorum, nesini seviyorum:
--Pamuk Ali'nin nohudunu,
--Şerbetçi Miçey'in şerbetini,
--Patlıcanını-kabağını-biberini, Cabir bahçesinin şamı tudunu,
--Arap mahlesindeki kuşçularını,
--Namı dört bir yana dağılmış çalgıcılarımızı,
--Ahmey'in lokantasında gece yarısından sonra yediğimiz çiğ köfteleri,
--İçli köftesini, aşur aşını, dilmesini, tarhanasını,
--Ulu Cami'nin altında amcam oğlu Çamır Ali ve Mustafa Belgen'le tuttuğum karakuyruk balıkları,
--Köprünün ayağında yüzmeyi,
--Söğütlükte, ağaçların arasında, top oynamayı,
--Ramazanda kaleden atılan iftar toplarını,
--Saliha dezamın hastanenin yanındaki teras evinde yediğimiz, sulu hedikleri, mercimekli köfteleri,
--Fıstıkçıların pompasında Mustafa emminin dizinin dibinde bıkmadan usanmadan dinlediğim ''darbı meselleri'',
--Ve elli yılık arkadaşlarımı dostlarımı seviyorum.
Müslüman dünyasındaki en ünlü aşk, "LEYLA İLE MECNUN"un aşklarıdır. Leyla, o kadar güzel, aham-şaham bir dilber değildir, kara kuru bir Arap kızıdır.
Mecnun ona âşık olduğu için Leyla, Leyla'dır.
"BİRECİK BİZİM LEYLA'MIZDIR", bizim için güzeldir.