1980'li yıllar Türkiye'mizin işi iyi, bölgemizin işi iyi, Birecik'imizin de işi iyi… Çünkü AB'nin gümrük birliğine imza atmamışız, dünyanın her tarafına istediğimiz malı satabiliyoruz, tabii daha çok ülkemize yakın olan, Orta Doğu ülkelerinin tümüne, Afganistan, Pakistan, Hindistan'a kadar sanayi ve tarım ürünlerimiz, kamyonlarla, tırlarla gidiyor hatta Afrika ülkelerinin birçoğuna gemilerle, uçaklarla mallarımız satılıyor. (Not: Gümrük birliğine üye olduktan sonra Avrupa Birliği'ne üye olmayan ülkelere mal satmamız, onların izni olmasız yasaklandı, birlik yasası öyle diyormuş.).
Çorum'un soğanı, Sakarya'nın patatesi, Amasya'nın elması Konya'nın makarnası, Antep'in halısı, Nizip'in sabunu, Birecik'in bulguru, sümüdü; on binlerce kamyonla Habur kapısı üzerinden dışarı gidiyor, oradan geri dönüşte, devletin izin verdiği ölçüde mazot, ülkemize, daha çok bölgemize getiriliyor, sadece nakliyeci birkaç bin kamyoncumuz ilçemize para kazandırırken 4-5 bin kişi de yol boyu tesislerde direkt veya dolayı iş edinmiş, ekmeğini çıkarıyor.
İşte o kazancın bol olduğu zamanlarda, bizim, bölgede nam salmış lokantalarımıza, her zaman olduğu gibi çevre il ve ilçelerden rağbet çok fazla ve geceleri müzik programları lokantaları daha da çekici yapıyor.
Karşıyaka'dayız, bizim arkadaşlar Hobaplı Yaşar, Keke Mehamet, Muhittin Aykılıç, Ustura Ahmet, Mahzuni Hasan,Tamirci Hasan, Memet Temel, Necmi Ağar(Akçakaleli) ve ben, şişeler açılmış, bardaklar beyazlanmış, Fırat'a vuran ışıklar allı yeşilli, şam şam şakıy, akurgaların sesi bile daha bir hoş geliyor, kavrulmuş fıstıklar ispirto dökülüp alevli olarak servis yapılıyor, ezmeli kebaplar, haşhaş kebapları, patlıcan kebapları, acılı kuşbaşılar, yanında yerli nane, sarımsak yeşilbiber, ye beni diye çağrı yapıyor.
Gece ilerledi, Halfetili Zeki, birbirinden güzel türküleri söylüyor, arkasından Barak havalarını patlatınca bizim kafalarımız , ''mangal kömürü kimin keyildi''. Hepimiz pürneşe, dalgamız yerinde… Neyse Halfetili Zeki, uzun süren programını bitirdi, yerine ''Aydeniz'' diye alımlı bir bayan şarkıcı çıktı, eh ilçemizin yerel çalgıcıları öyle bir döktürüyor ki orada şarkı söyleyenin sesi kötü de olsa fark edemezsin, alışkanlık üzere her masadan şarkıcıya istek peçeteye yazılarak gönderiliyor, bizimkiler o zaman çok revaçta olan:
Çakmağı çakmaya geldim
Kınayı yakmaya geldim
Ayşe teyze ağlama
Kızını almaya geldim.
Şarkısını istek yazdılar.
Bir, iki, üç şarkı söyledi, bizim şarkıya sıra gelmedi. Ustura Ahmet, yüksek sesle sahneye bağırdı, "çakmağı çakmaya geldim"i söyle! Aydeniz, bir şarkı daha söyledi gene bizimkilerin isteği söylenmedi, artık repertuvarında mı yok, bilmiyor mu onu da bilmiyoruz, neyse Ustura Ahmet bir daha bağırdı,
-Kııııızzz, çakmağı çakmaya geldi mi, sölesene deyince bitişik masada oturan 4-5 kişilik Urfalı gruptan bir laf atıldı:
-Babo heyran, çakmağıyizin gazı bitmiş'' deyince zaten bizimkilerin boşalttığı bardak sayısı 3'ü geçmiş, çakırkeyif vaziyetteler, Ustura Ahmet önündeki şişeyi kaptığı gibi yan masaya fırlattı, işte kıyametin çivisi koptu sandalyeler havada uçuştu, Urfalı masa komşularımız sayıca azlar birisi silah çekti havaya bir kaç el boşalttı, hemen bizden Mahzuni Hasan silaha sarıldı 14'lü Umman'ı lang lang havaya boşalttı, beş dakika sonra polisler lokantayı bastı, Mahzuni Hasan hemen sıvıştı keyboldu, Urfalıların hepsini bizden de, Hobaplı Yaşar, Muhittin Aykılıç, Memet Temel, Necmi Ağar, Tamirci Hasanı alıp karakola götürdüler, sabaha kadar nezarette iki taraf da ayılınca birbirinden davacı olmamışlar ama ortada silah sıkılması var, saat onda yargıç karşısına çıkarılmışlar. Ondan sonrasını bizimkiler anlatıyor,
- Hâkim gülüyor, savcı gülüyor, kâtip gülüyor, adamlar sanki bizim ifademizi almaya değil, dalga geçmeye çağırmışlar, anlı şanlı hâkim bize demesin mi:
- Çakmağın gazı bitenler siz misiniz?
Adamlar gülmekten bizim ifademizi alamıyorlar. Sadece kimlik bilgilerimizi alıp bizi serbest bıraktılar ama, aması var, canciğer arkadaşlarımız bile bize demesin mi ''Babo çakmağıyizin gazı bitmiş...'' Gece her zaman gittiğimiz kahveye gittik, tanıdık herkes diyor ki ''Baba heyran, çakmağıyizin gazı bitmiş...'' Baktık, bu işin sonu yok, arkadaşlarla karar aldık birkaç hafta kahveye gitmedik...
Ondan sonrada ara sıra söyleseler de artık biz alıştık...
Yirmi yıldan fazla oldu, 12 Nisan cumartesi günü ''İkizler Künefe'' de sevgili dostum Mahzuni Hasan karşımda oturuyor birden aklıma geldi sordum:
-Hasan, ''çakmağıyizin gazı bitti mi''
-Ali akey, karıştırma artık o defterleri,dedi tüm o geceyi tekrar yaşamış gibi konuştuk yad etttik...
Biz her şeye rağmen Birecik'te güzel yaşadık.(Halil Bilmez'e saygılarla).