ayata @ birecikinsesigazetesi.com.tr


Reklam Alanı

EV YIHAN MEHAMET
1970'li yıllardı, şirin şehrimiz hızlı bir değişime uğramaya başladı, bu değişimin adı "betonlaşma"ydı, herkes kendi halınca ya damların üzerindeki toprağı direği kaldırıyor, üzerini demirli beton ediyor veya havara taştan yapılma evleri komple yıkıp, kapalı evler, yarı açık briket, beton evlere dönüşüyordu...
Bu betonlaşma dalgasında, biz de hikâyelerimizi markalaştırdığımız Oğuz'un Kahvesi ve bitişiğindeki evi yıkıp yerine briket, çimento, demirden oluşmuş dört katlı bir bina diktik. Oğuzun Kahvesi; Selam Çavuş, Kahveci Ebüh, Diyarbakırlı Memed, Kel Osman, Kör Bezzat, Kocadölü Memah, Hambal Zebir, Palo Mahmud, Postacı Mıhyeddin, Memah Hösin, Avcı Osman, Bal Ahmed, İğneci Teber, Ağzı Kara Ahmet ve daha onlar gibi birçok renkli güzel insanı uzayın boşluğuna Birecik tarihinin tozlu sayfalarına bırakarak uzuun bir hikâye gibi anılarımıza yazdık.
Havara taş devrinden briket-çimento devrine geçerken evlerin yıkımı da şimdiki gibi dev iş makineleriyle olmuyordu çünkü o makineler sadece baraj-yol yapımı gibi yerlerde vardı, öyle her yerde bulunmuyordu. Biz de Ev Yıhan Mehamed'i(Memet Yiğitbaşı) çağırıp onunla anlaştık, evi komple yıkacak, yerden düz edip bize teslim edecek ve beş kuruş para almayacaktı. Sökülen havara taşları, sağlam direkleri bağ-fıstık sahipleri satın alıyor, bağların ortasına güzel güzel evler yapıyorlardı. Ev Yıhan Mehamet, bizim gibi daha yüzlerce evi yıktı, beton bina yapımı için hazırladı, o zamanın çok popüler ismiydi...
Amma her yeni yapılan, birçok güzelliği de beraber alıp götürüyordu. Beton evler gelirken,
--Merdivenlere ve sıvıklarımıza dizilen yağ tenekelerine dikilmiş envayi türlü çiçekler,
--Zahreevlerine koyduğumuz, her şeyi bozmadan koruyan küpler,
--Taze taplama -katmer yediğimiz pıheri'li ocaklar,
--Kaynak suyu gibi kullandığımız kuyular,
--Hayatlarımızdaki asma ve incir ağaçları,
--Damda yatarken yıldızları sayarak uyuduğumuz o çahşamış "taht"lar,
--Evin külfeti gibi olmuş, pisikler-zevzirler-serçeler-kumrular-gügerçinler-yarasalar-elüpenler,
--Daş havuzlarında çimdiğimiz, tud ağacına çıhtığımız bahçalar,
--ve haketler dinlediğimiz Emmun neneler, Havsa bacılar, Dursun ablalar...
--Bağı olanların birçoğunun evinin altındaki ahırda beslediği eşşekler, onların dakika başı angırmaları
Daha daha nice güzel şeyler o "havara taşlar"la beraber gitti, bir daha gelmemeye. O güzelim "söğütlüğü" bile beton binalar için biçtik. Kaç nesil gençlik orada birdirbir oynadı, kaç bin arkadaş orada dört dombalak oynadı, kimler kimler çelik çomakla saatlerini geçirdi, binlerce genç öğrenci o ağaçların koyu gölgesinde ders çalıştı...
Yapılan yeniliklerin hepsi insan yaşamına kolaylık getirdiği bir gerçek, bu reddedilemez ama ya götürdükleri????
Otomobiller, uçaklar, bilgisayarlar, cep telefonları, kaloriferli-asansörlü apartmanlar yüzyılımızın olmazsa olmazı.
Ben dostlarımı arıyorum,ben Şef'i arıyorum, ben Kuku Bekir'i Arıyorum,ben Keke Mehamed'i arıyorum, ben kebapçı Ahmed'i, ben Kavas Hösin'i, ben Karayılan Müslüm'ü, ben Cango Halil'i arıyorum,
Issız kalabalıkların arasında...
Ali Vehpi Ayata (7 Ocak 2014)
“Ali Ayata”