ayata @ birecikinsesigazetesi.com.tr


Reklam Alanı

TARİHTEN BİR YAPRAK BİRECİK
PİYANO
Ali Ayata
Gece yarısını geçmişti; Cahit Hoca, elinde keman kutusu, kafa çakırkeyf, sancak yokuşunu ağır aksak tırmanıyor . Tam sancak camisi kavşağına geldi, evine doğru dönecek; sekiz on tane it,etrafını çevirdi, dişlerini göstererek üzerine geliyorlar. Cahit Hoca, ilk aklına geleni yaptı hemen oturdu. Arkadaşlarıyla beraber her zamanki gibi alem yapmış, evine dönüyordu ama olmadı, itler ısrarcıydı, dişlerini göstererek yaklaşıyorlardı. Hoca'mız, kutudan kemanı çıkardı, nihavent makamında çalmaya başladı, itler oturup dinlemeye başladılar, on on beş dakika kadar çaldı, yoruldu, kemanı bıraktı. İtler tekrar ayaklandı, Cahit hoca bir saat kadar çalmaya devam etti, kemanı bırakınca itler tekrar dişlerini gösterdi. O sırada, Mahalle Bekçisi Hurşit, düdük çalarak geldi; itleri kovaladı. Cahit Hoca, bekçiye çıkıştı:
-Neredesin kardaşım, bu itlerden belaya kalmıştım!
-Ne bilim akey, itler seni çevirmiş, ben mahleyi dolanıp duruyum..
Ögretmen Cahit Otoloğ, Sancak Mahallesi'nde Cemil Bey'in oğluydu. Cemil Bey, 1930'lu yıllarda evinde "PİYANO" bulunan ve muazzam olarak çalan bir kişiydi. O zamanlar piyanoyu gören otobos zannederdi. Evlerinin arkasındaki bahçede Cahit Hoca, keman çaldığı zaman ağaçlardaki bütün serçeler, kumrular, üveyikler, bülbüller susar; kemanı dinlerlermiş . Buna şahit olanlar var. Cahit Hoca, bir ara TRT radyosunda bile müzisyen olarak görev yapmış birisi.
Birecik, çok degerli insanlar yetiştirmiş bir şehir. 700 yıl önce "SÜLEYMAN ŞAH MEKTEBİ" Birecik'e açılmış ve 1923 kadar aynı isimde devam etmiş, o tarihten sonra "DUMLUPINAR" adını almış ve şimdiki yerinde 95 yıldır eğitim vermekte. Cumhuriyet döneminde Sanat Mektebi ve Nilüfer Kız Mektebi açılmış ve annelerimiz eğitim almışlar ve çoğu terzilik öğrenmiş; hem kendi işerini hem etraftakilerin elbiselerini dikmişlerdir.
Ve memleketimizde nice oymacı ustası, marangozlar, demire binbir türlü şekil veren demirciler ,elbisenin en güzelini diken terziler, hem sünnetçi hem cilt doktoru hem diş doktoru olan berberler güzel Birecik'imizde yaşamış ve hizmet vermişler.
Kaliteli yaşamı bilen, yemeyi içmeyi bilen, güzel giyinmesini bilen, resimden müzikten,estetikten anlayan bir nesil gelmiş geçmiş: "ALTIN BİR NESİL".
Çarşıbaşında ünlü "ÇİFTEHAN" hâlen duruyor, bir de şimdiki Fevzipaşa İkokulunun yerinde daha büyük bir Han varmış. Dışarıdan mal getiren bezirganlar burada konaklarmış yani Birecik, tarihin yazdığı "İPEK YOLU-BAHARAT YOLU" üzerinde, "HALEP –ANTAKYA –ANTEP –BİRECİK" aynı yemek kültürüne sahipler. İlçemizden dışarı giden, yemekle hiç alakası olmayan Birecikliler lokanta açıyor bu işte bayağı ünlü oluyorlar, bu binlerce yıllık yemek kültürünün genlerimize işlemesinden başka bir şey değil.
Bir tarihte Yapıcı Bal Ahmetle beraber Saray köyüne , Ahmet Akan'a yapı yapmaya gittik. Ahmet Akan, besicilik yapacaktı. Bal Ahmet, usta; ben ameleyim ve orada Sami Akan'ın bahçesini gördük. Olimpik boyutlarda bir havuz ve etrafında binbir renkli Tavus kuşları... O güzel kuşları orada tanıdım.
Sadin Çopur'un (Yakında rahmetli oldu.) Zeki Müren'in tüm şarkılarını ezbere bildiğini ve çok güzel okuduğunu hangimiz biliyoruz? Arkadaşlarımızın babası TEVFİK GÜLSOY, Türk sanat müziğini ölümüne bir ay kalana kadar zevkle okuduğunu ve çocukları Rıza, Necmettin, Muharrem , Galip ve Atilla Gülsoy'un şahane Türk sanat müzigini söylediğini ancak yakın tanıyanlar bilir. Sinemacı olarak tanıdığımız Ferhat Kemal'in sanat okulu mezunu olduğunu ve Gebze'de Tornacılık ettiğini kim biliyor?..
Ve bizim neslin ucundan kıyısından yetiştiği "BELEDİYE BANDO TAKIMI" nı ve onların kimler olduğunu çok az kişi biliyor. Özel elbiseleri vardı ve çok güzel çalarlardı, sonradan tanıdık, bando takımının üyelerini:
-Fotoğafçı Naci Uludağ
-Askerlik şubesinden Edip Bezirgan
-Terzi Memet Yurdakul
-Terzi Hacı ve ismini öğrenemediğim esnaf ve sanatkârlar...
Ne zamana kadar devam etti , ne zaman iptal edildi bilmiyorum ama bildiğim bir şeyi 60 yıl sonra bile hayal etmek mümkün değil , "BANDO TAKIMI" ekip olarak büyük bir Kayığa binerek Fırat'ın ortasında , ipe taş bağlayıp suya atıyorlar (biz de demir atmak öyle bir şey) ve saatlerce Fırat'ın ortasında konser veriyorlar ve insanlarımız bu konseri iskeleden izliyorlar.
Ne yazık ki onlar bizden öndeydi , daha iyiye, daha güzele ulaşamadık.