Etraf buz kesiyor, sabahın erken saatleri, ortağım Kadir Terlik'le beraber İskeleden Uzun Çarşı'ya doğru gidiyoruz, yolu biraz uzatıp Ulu Cami'nin önünden yanlarında Ali Başak ve Kadir Ağa'nın (Mirkelam) evlerinin olduğu Kabaltı'dan geçiyoruz. Cuma Bazarı'nda yüncü Ali, bugün geç kalmış, zabıktan çıkarak önümüzde yürüyor ,
Biraz ileride Aydın Mirkelam, Land Rower uzun kasa cipini garajdan çıkarıyor, köyüne gidecek herhalde. Hasan Baba Hamamı'nın önünden tırmanıyoruz . Berber Şıho bileme kayışında şakkıdı şukkudu usturasını keskinletiyor.
Oradan kabaltından geçiyoruz, konduracı Nadir komşusu Terzi Müslüm'le sabah sohbeti yapıyor, karşı dükkânda terzi Nizipli Şıho, başı önünde zayıflamış gözleriyle bir ceketin kolunu takmaya çalışıyor, onun bitişiği terzi Çamır Hösin iki askerle pazarlık ediyor, foto Hasan, elinde bir nohut dürümü küçük dükkânının önünde güneşleniyor...
Uzun çarşıya dönüyoruz, en başta kolonyacı Kuzudişli Salih, bir portre gibi hareketsiz duruyor, karşı sırasında Fincan Ali( İstanbul) tükenin darabasını carıldatarak açıyor. Bedestenci Kuzudişli Mehamet, foter şapkasını düzeltip kahvesini yudumluyor, yanında Fincan Kasım, oğlu Ejder'le beraber müşterilere mal yetiştirmeye uğraşıyorlar, Fincan Seydahmet, oğlu Nedim'e bir şeyler söylüyor.
Karşı sırada Ahmet Hoca'nın oğlu Kasım Çerikan, sabah çayını karıştırıyor, Panglot Zekeriye, dünyanın keyfi sanki onun, nargilesini içip kahkahayı basıyor etrafına neşe saçıyor.
Fincan Ahmet, Fincan Abit,Esher; üçlü muhabbete dalmışlar, Çakkal Şıho acele acele dükkânın içinde eşyaları kontrol ediyor, Bakkal Kör Müftah'la Siyasi Kadir, komşuları Mustafa Tümen'in fırınından birer dırnaklı ekmek gevrettirmiş çıtır çıtır yiyorlar. Tayyar Müslüm , Ali Haydar; tükenlerini tertipliyorlar, yanda bakkal Bedevi, kasap Veys ile eliyle koluyla bir şeyler konuşuyor. Ara sokakta Çifte Han'da Kadir'in dedesi hancı Şıhey at nallıyor, selam veriyoruz, kafasını kaldırmadan selamı alıp eliyle tavuk kişler gibi bizi kişliyor. Japon Fatih, eli arkasında kaygısız kaygısız çarşının ortasında yürüyor... Kış mevsimi tükenlerin önünde satacak bir şey yok birer kasa patates ve soğandan başka...
Mıstık Mehamet'in Han'ının bir yanı Cicim Hösin'in kahvesi. Dışarıya iki sandalye atıp oturuyoruz, ayaza rağmen güneş tatlı bir sıcaklık veriyor, birer demli çay alıp ufak ufak yudumluyoruz, sağ tarafımızda iki kişi ,biri yirmi beş yaşlarında öbürü yetmişli yaşlarda, yaşlı adam yüksek sesle konuşuyor:
- Olmaz kardaşım, adam adama bele yapar mı...
- Bele olursa kan kopacak...
- Artık dayanamayım...
- Kırmalıyı hazırladım, başka hökmü yok vuracam...
- Herkes evine barkına sahep olsun...
Merakla dinliyoruz , acaba kan davası mı, yoksa namus davası mı, devam ediyor:
- Konşumuz Tepirci Mehamet'in bahtenizli bir pisigi var, sivikten hoplay, her gün bir kuşumu alıp kaçıy, en kıymatlı kuşlarım, Bağdadı-taklacı- gümüş kuyruk -İsrail -Bango bir sürü kuşumu yidi. Komşu Tepirci Mehamet'e söledim, şu pisiğini tut diye, heç hessaba almadı, ilk gördüğüm yerde kırmalıyı patladacam...
Neyse kan davası falan yokmuş, Tepirci Mehamet'in pisiği, herifin kuşlarını yimiş. Valla herif haklı… Kadir'le gülümseyerek başımızı kahveye doğru döndük,Topal Nahşı, Zurnacı Yasin'le sohbet ediyor. Mıhçı Ahmet-Topal Hacı-Memah Hösin-Cicim Hösin dörtlü hoşgin oynaylar, bir tutuşmuşlar ki gözleri dünyayı görmüyor , o sırada mermer taş döşemeli sokaktan, beyaz etek, kırmızı bluz giymiş, eli yüzü düzgün otuzlu yaşlarda bir bayan, yüksek topuklu nalçalı ayakkabısı döşemeden ritmik bir ses çıkararak geçiyor,Tak tak tak... Topuklu ayakkabının sesleri kahvedekilerin dikkatini çekiyor.
Bizim hoşgin oyuncuları dördü birden kafasını kaldırıp bayanı dikkatle izliyorlar. Evdeki beçara avratlar nerden bulsun da giysin o giysileri, o sırada Memah Hösin dışarıdan duyulmayacak şekilde kendi aralarında.
- Aaaoovvv gördün mü güzeli, ben de güzele bakmayı pek severim, deyince Cicim Hösin celalleniyor..
-Ulen ş.......siz, güzele bakmayı kim sevmez ki...
Neyse tekrar kafalarını önlerine eğip oyunlarına devam ediyorlar ..
Nakşı akam, Zurnacı Yasin'le kol kola girip dışarı çıktı, Kadir'le ben de dinlediğimiz bu tatlı konuşmalarla üşüdüğümüzü unutup, bu kadirşinas insanları konuşmaya daldık. Soğuk bir zemheri gününde daş duvarlı bir kahvede bile Birecik başka güzel oluyor...
CİCİM HÖSİN
Bu makale 1569 kere okunmuş.
08 Ocak 2023, Pazar - 17:05