ayata @ birecikinsesigazetesi.com.tr


Reklam Alanı

Zehri köyünden epey beride, bir dere yatağının içinde, oldukça kalabalık bir koyun sürüsü bekletiliyor. Sürünün etrafında dört çoban, koyunların bir tarafa gitmesini engelliyor, biraz ileride boz bir eşşek üç metre civarında bir iple yere çakılmış zikkesi etrafında yayılıp ara arada yüksek sesle angırıp duruyor.
Kaçakçılar, davarları gecenin ortasında Meçan Kapısı'ndaki besi mağaralarından birinden çıkarmış, gece altından bu dere yatağına ulaştırmışlardı. Suriye'ye geçmek için akşamın yaklaşmasını bekliyorlar. Güneş, Zehri köyünün üzerinden yavaş yavaş kızıllaşarak batıyor, çobanlardan biri eşşeğin arkasına bir metrelik bir ağaç kütüğü bağladı, güneş tam batıp karanlık yavaş yavaş çökünce, eşşeği mayın tarlasının dibine kadar getirip ipini boynuna dolayıp arkasına bir şaplak vurarak mayın tarlasının içine sürdüler. Hayvan arkasındaki ağaç kütüğünü tapan gibi sürükleyerek rahvan bir yürüyüşle mayın tarlasına daldı. Elli metre kadar gitmişti ki, kulakları sağır eden bir gürültü ve metrelerce yükseğe çıkan bir toz bulutu görüldü.
--Broooooommmm...
İki dakika sonra toz bulutu çöktü, zavallı eşşek paramparça olmuş bir kenarda kanlar içinde yatıyordu. İnsanın insan için kurduğu tuzağa, ağzı dili olmayan biçare bir eşşek basmış ve feci şekilde can vermişti..
--Tüüüüürrppp hooooooo..
--Tüüüüürrpppp hoooo, diyerek dört çoban davarları hızla mayın tarlasından geçirdiler, eşşeğe yan gözle bile bakmadılar,biraz gecikseler Zehri köyündeki Jandarma sesi duyup gelip onları yakalardı..
Kaçakçıların eşşeğe umur ettiği yoktu. Eşşek, mayına basacak, o kısımda mayın tehlikesi azalacak çünkü bu sonucu onlar istiyordu ve davarları Suriye'ye teslim edip paralarını kazanacaklardı. Buna benzer olaylar Hatay'dan Nusaybin'e kadar Suriye sınırında 1950-60-70'li yıllarda bolca yaşandı..
Bunun adı ''mayın eşşeği''. 50 yaşın üzerindeki çoğu insanımız, bu kavramı bilir, bilir de insanın insanı mayın eşşeği olarak kullandığı öyle şeyler yaşıyoruz ki ağlarız gülünecek halimize ama şimdiki adı ''MÜTTEFİKLİK''...
İngiliz, Fransız gemileri Çanakkale boğazını geçmeye çalışırken bizim askerimizle çarpışmaya gelen kimlerdi: ANZAKLAR. Bazen dünyanın öteki başından gelip Çanakkale’deki yabancı askerlerin mezarlarını ziyaret edip gidiyorlar, bizler de gazetelerde üçüncü sayfa haberi olarak okuyup geçiyoruz..
Anzaklar, Birinci Dünya Savaşı'nda İngiliz kolonisi olan ''Avustralya'' ve ''Yeni Zelanda''dan getirilen askerlerdi. Hiçbir düşmanlıkları olmadığı ülkelerde ölerek İngiliz’in, Fransız’ın önünü açtılar, yani mayın eşşeği görevi gördüler...
Yirminci yüzyılda öne sürülen yabancı askerlerin adı değişti, bu defa onlara, LEJYONER dediler yani Türkçesi "paralı askerler"... Bu paralı askerlerin kendi ülkelerinin yoksul insanlarından veya yabancı ülkelerin yoksul insanlarından olmasının önemi yoktu, mayını patlatmaya eşşek lazımdı o kadar...
Yaşınızın kaç olduğu önemli değil TV’de izlediğimiz Amerikan filmlerini bir düşünün. Anlı şanlı artistler, Libya'da İtalya için, Cezayir'de Fransızlar için, Orta Afrika ülkelerinde Almanlar için, Baltık ülkeleri için savaştılar öldüler...
Jan Klod Wandam , Rambo bizlere kahraman olarak gösteriliyor, ülkesinin savunan deveye, ata binmiş, başı agelli çefyeli Araplar, silahlı çeteci, kötü adam olarak gösteriliyor... Acaba öyle mi?..
Birkaç yıldır bir kavramı önümüze koydular: ARAP BAHARI. Tunus’tan başladılar, bir ucu komşumuz Suriye'ye dayandı. Afganistan’dan, Çeçenistan’dan, birçok Müslüman ülkesinden hatta modern Avrupa’dan militanlar geliyor ve işin en acı tarafı ölen de Müslüman, öldüren de Müslüman… İki taraf da birbirine "ALLAHU EKBER" diye saldırıyor...Yahu Hıristiyan ülkelerde hiç diktatör kalmadı mı? Nedense demokrasi hep Müslüman ülkelere getirilmek isteniyor.
Bütün savaşlar, birer çıkar savaşıdır. Bu toprak olabilir, bu petrol olabilir, bu doğal gaz olabilir, bu değerli yer altı madenleri olabilir... Demokrasi reklamlara giriyor, mayın eşşekleri önlerini temizliyorlar...
Ali Vehpi AYATA
2 Mart 2014