ayata @ birecikinsesigazetesi.com.tr


Reklam Alanı

Soğuk bir zemheri günü, kahvenin ortasındaki teneke sobada gürül gürül odun yanıyor. 60 santimlik taş duvar ve üzerindeki toprak damın altında tatlı bir sıcaklık yayılıyor . Cingen Ali bir eşek yükü Kebye Kibriti'ni Huvarda Kadir'in fırınına indirmiş gelmiş, Süleyman emminin oğlu Bekir Öder'le şaka şuka domino oynuyorlar. Yandaki masada Topal Abbas'la (avcı) Kel Osman (çerikan), çata pata 66 oynuyorlar, biz köşede kebapçı Ahmet, Kule Ahmet, Hobaplı Yaşar, Oğuz Ali gömmeli hoşgin oynuyoruz. Yanımızda Cango Halil, Memey İmam, Çamır Ali de seyrediyorlar. Biraz ileride masada eskilerden Kadıoğlu Mehamet, Kocadölü Memah, Ağzıkara Ahmet, Kabbençi Abit, Kör Bezzat derin bir sohbete dalmışlar Bezzat emmi bir şeyler anlatıyor. Kahvede toplam 10-12 kişi var. Meydancı Kabadayı Nusrat ocaktaki Diyarbakırlı Memed'e seslendi:
-- 40 çaaaaayy yap, 12'si dolu olsun!
Memet usta cevap verdi: – Anlaşıldı kurban.
Tavşan kanı çaylar dağıtıldı, höpürdeterek içiyoruz, o sırada Kör Bezzat'ın bir hikâyeye girdiğini fark ettik, oyunu yarım bırakarak onu dinlemeye koyulduk:
-Osmanlı Birinci Dünya Harbi'ne girmiş, yedi düvelle Yemen'de, Fizan'da, Çanakkale'de, Kafkaslar'da harp ediyor. Bizim mesleğimiz kayıkçılık, buğday çok kıymatlı, Berecik'ten Suriye'ye 4 büyük kayıkla buğday götürüyoruz. Tabii dönerken her kayığı 6 kişi çekerek geri getiriyoruz. Bu gidiş geliş aylarca sürüyor, sık sık konaklayarak yolumuza devam ediyoruz. İşte o seferlerden birinde Carablus'ta Yalavaç Hamza'nın evine misafir olduk. Gece uzun,Yalavaç Hamza bize bir "darb-ı mesel" anlattı:
- Adamın biri oğlunun arkadaşlarını hiç beğenmez, oğluna devamlı: "Oğlum, bunlardan arkadaş olmaz, aklı başında arkadaş edin." dermiş. Oğlu da devamlı itiraz eder: "Benim arkadaşlarım çok sağlam." dermiş.
Bir gün babası oğluna demiş:
- Gel, senin arkadaşlarını deneyelim, şuradaki oğlağı kes, bir çuvala kanı akarak koy ağzını bağla. Gece olunca çuvalı omzuna at ve arkadaşlarının tek tek kapısına git, "Ben bir adam öldürdüm; ceset, çuvalın içinde nolur bana yardım edin." de. Hadi git bakalım...
Oğlu çuvalı alıp birinci arkadaşının kapısını çalmış .
- Aman ben bir adam öldürdüm çuvalın içinde, ne edeceğimi bilmiyorum.
Arkadaşı:
- Beni böyle işlere bulaştırma, demiş, kapıyı yüzüne kapatmış.
İkinci arkadaşına gitmiş, o da:
- Ben bu işlerden korkarım, deyip kapıyı yüzüne kapatmış.
Üçüncü arkadaşına gitmiş: - Zaten biz düşmanlıyız, başımıza iş açma!
Velhasıl oğlanın 5 arkadaşı birden kapıdan geri çevirmişler, oğlan sırtındaki kanlı çuvallla babasının yanına geri dönmüş, babası bekletmeden :
- Benim falan yerde bir kahveci arkadaşım var, ona git aynı şeyleri söyle, demiş.
Oğlu oraya gidip kapıyı çalmış, adama aynı şeyleri söylemiş. Adam:
- İçeri gel kapıyı kapat, demiş. Hemen içeriden bir kazma kürek çıkarıp evin hayadındaki çiçeklikte hayır ağacının altına bir çukur kazıp içine bakmadan çuvalı koyup üstünü topraklamış, zahreevinden bir ölbe kuru soğan getirip çuvalı gömdükleri torağın üstüne ekmişler. Kuru soğan çabuk kök salsın ve yeşersin diye.
- Hadi evine git, babana selam söyle.
Aradan bir ay geçmiş, baba, oğluna:
- Yanına iki arkadaşını al, benim arkadaşın kahvesine git, orada kavga çıkar, benim arkadaşım sizi aralayacaktır. O araya girince "Sen ne karışıyorsun?" diye bir tokat at ve gel, sonucunu bana söyle diye oğlunu göndermiş. Oğlan söyleneni aynen uygulamış arkadaşlarıyla kavga çıkarmış, babasının arkadaşı araya girince yapıştırmış tokadı. ..........adam, arif adam, iki adım geri çekilmiş.
- Get babana selam söyle, biz bir tokada soğan tarlası bozanlardan değiliz.
Bezzat amca, hikâyeye noktayı koyup son sözünü söyledi:
- Arkadaş, sır saklayandır, arkadaş kötü günde yanında olandır, arkadaş sana huylandığı zaman seni satmayandır diyerek soğumuş çayından bir yudum daha aldı, bizler de sanki uykudan uyanmış gibi dönüp oyunumuza tekrar başladık ve 40 yıl sonra soran gençlere izah etmeye çalışıyoruz.
Bir tokata soğan tarlası bozmak ne demek?.. Saygılarla.